İlginç Hikayeler

İlginç hikayeler; insanda merak uyandırabileceği düşünülen, çeşitli konulardaki hikayeleri içerir.

Bugün satranç diye bildiğimiz oyunu kurgulayan bilgin, oyunu Pers Kralı’na sunduğunda çok memnun olan kral, “Dile benden, ne dilersen” demiş. Bilgin kendisine uzatılan hazine dairesinin anahtarını elinin tersiyle itip, kraldan satranç tahtasının sol alt köşesindeki kareye bir buğday tanesi koymasını ve sonra her kareye bir önceki karenin iki katı buğday tanesi koymasını ve bu şekilde 64. kareye kadar gitmesini istemiş. “Bana bu kadar buğday verseniz yeter.” demiş. Zenginliğinden gurur duyan kral, tebessümle, bilginin alçak gönüllülüğünü övüp, vezirine “Dileği, yerine getirin” diye emir vermiş.

Oy ver:
loading
4(132 oy)

Bir kuş soğuk bir kış gününde yiyecek bulabilmek için kanat çırpıp duruyormuş. Hava o kadar soğukmuş ki minik kuş dayanamayıp karın üstüne düşüvermiş. Çaresiz, soğuk karın üstünde ölümü beklemeye başlamış...

Bir süre sonra oradan geçen bir inek geçerken kuşun üzerine pislemiş. Kuş öyle sinirlenmiş ki; kanatları donmuş olmasa, kalkıp ineğe saldıracakmış!?. Ancak kuş birden farketmiş ki; üzerini örten pisliğin sıcaklığı ile kanatlarındaki buzun çözülmesine vesile olmuş. Ve yaşama geri dönmüş.

Oy ver:
loading
4(220 oy)

1962 yılında Frane Selak isimli, Hırvat bir müzik öğretmeni; Saraybosna'dan Dubrovnik'e giden bir trene bindi. Bu yolcuğun, onu tüm dünyaya tanıtacak olaylar zincirinin ilk halkası olduğundan habersizdi. Selak'ı taşıyan tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. Kazada 17 yolcu hayatını kaybederken, Selak kıyıya kadar yüzerek kurtuldu. Selak kazayı sadece kırık bir kol ve çiziklerle atlatmıştı.

Olaydan bir yıl sonra, Selak uçakla Zagreb'den Rijeka'ya yolculuk etmek için uçağa bindi. Gökyüzünde bir anda uçağın kapısı açıldı. Hava sirkülasyonu bazı yolcuları dışarı çekti. Uçaktan fırlayanlar arasında Selak da vardı.

Oy ver:
loading
3.5(246 oy)

Bir profesör konferans vermek için bir şehre gitmiş. Belirlenen saatte salona girmiş fakat ne görsün? Salonda yalnızca bir kişi oturmakta... Profesör bir an gururuna yediremeyip gitmeye yeltemiş... Ancak bunun kendisini dinlemeye gelen kişiye saygısızlık olacağını düşünüp vazgeçmiş. Gidip kürsüdeki yerini almış fakat önce bir sorayım diye düşünmüş; "Acaba bu kişi tek başına beni dinlemek ister mi?". Profesör adama sormuş:

Oy ver:
loading
3(513 oy)

Anadolu'dan İstanbul'a para kazanmaya gelen insanlar her zaman olmuştur. Uzun zaman önce bu insanlardan fakir olanlar geçimlerini hamallık yaparak sağlarlarmış. Hamallık yapabilmek için ise kalın bir ipe sahip olmak lazımmış. Bir kalın ipe bile sahip olmayanlar ise hakir görülüp, "ipsiz" diye anılırlarmış.

İşte "ipsiz sapsız" deyimi buradan doğmaktaymış.

Oy ver:
loading
4(123 oy)

Sayfalar