oğul

Okuldan bir gözü mor olarak dönünce, annesi telaşlandı:

- Oğlum ne oldu gözüne? Düştün mü yoksa?

- Hayır, düşmedim! Arkadaşım Orhan'la dövüştük. Ben de yarın onun gözünü şişireceğim!

Annesi yatıştırmaya çalıştı:

- Sakın ha! Dövüşmek iyi birşey değil. Ben sana yarın pasta çörek vereyim. Arkadaşına da ver, barışın! Güzel güzel oynayın olmaz mı?

- Olur anneciğim, barışırız.

Ertesi gün, çocuk öteki gözü de morarmış olarak döndü. Annesi merakla sordu:

- Yine ne oldu?

- Arkadaşım yaptı, daha çok pasta, çörek istiyor!

Oy ver:
loading
3.5(7 oy)

New Jersey'de onaltı  yaşında bir çocuk, eve son model bir Porsche otomobille gelince, anne ve babası çığlık atarcasına bir sesle bağırarak sordular:

- O arabayı nereden buldun? Kimin arabası o?

Onaltı yaşındaki çocuk, anne ve babasını sakin bir biçimde yanıtladı:

- Bu arabayı herhangi bir yerden bulmuş, getirmiş değilim, dedi. Bu araba benim, onu bugün satın aldım.

Anne ve baba bu kez, çığlıktan da yüksek bir sesle sordular:

Oy ver:
loading
3.5(4 oy)

Bir sarışının para sıkıntısı çekiyormuş. Çaresiz, bir çocuk kaçırıp fidye istemeye karar vermiş. Parkta bir çocuğu yakalayıp; "Seni kaçırıyorum!" demiş ve bir fidye notu yazmış:

- Çocuğunuzu kaçırdım, onu tekrar görmek istiyorsanız, bir kesekağıdına 10 bin dolar koyup oyun parkının kuzey tarafındaki kayın ağacının kovuğuna bırakın! İmza: Bir sarışın!

Sonra da, yazdığı notu bir iğne ile çocuğun sırtına iliştirdikten sonra:

- Git bu notu anne babana göster diyerek çocuğu evine yollamış.

Oy ver:
loading
4.5(3 oy)

Genç bir taşralı öğrenci İstanbul'a hukuk öğrenimi için gelmişti. Fakat büyük şehrin kızları aklını başından alınca, bu güzel kızlar üzerinde ihtisas yapmayı tercih etti. Öğretim yılının sonuna doğru babası oğlunu ziyarete geldi ve bu arada beraberce şehri dolaşmaya çıktılar. Bir aralık Beyazıt'ta dolaşırken geniş bir bahçeye girdiler. Karşılarındaki büyük binayı gösteren baba, oğluna sordu:

- Bu ne yavrum? Hastahane mi?

"Ben de bilmiyorum!" diye cevap veren delikanlı, o sırada yanlarından geçen bir gence dönüp sordu:

- Afedersiniz, bu ne binasıdır?

Oy ver:
loading
3.5(3 oy)

Baba öfkeyle bağırıyordu:

- Rezalet! Kepazelik! Okulda iyice sermişsin. Hiç çalışmıyorsun!

- Ama baba, o kadar çok ders yığılıyor ki, başarmak imkânsız.

- Ne demen imkânsız? Ben Türkçede imkânsız diye bir kelime bilmiyorum.

Babasının bu sözü üzerine, oğlu odadan çıktı. Banyodan dişmacunu tüpünü alıp döndü, tüpü masanın üzerine sıkıp boşalttı. Sonra seslendi:

- Haydi bakalım, doldur şimdi bu macunu tüpe!

Oy ver:
loading
2.5(4 oy)

Sayfalar