Fıkra; çeşitli ortamlarda, gülme-güldürme amaçlı anlatılan, kısa hikalerdir.
Karne günüydü. Küçük oğlan okuldan döndü. Annesi: "Karnen nerede?" diye sordu. Çocuk güldü:
- Arkadaşıma ödünç verdim! Babasını korkutacak!...
Bir gün Nasreddin hocaya bir mektup gelmiş. Mektup arapçaymış. Hoca mektubu evirmiş çevirmiş okuyamamış. Yoldan geçen birine sormuş:
- Yahu şu mektubu okuyuversene!
Adam da okuyamamış. Birkaç kişiye sormuş onlarda okuyamamış. Daha sonra birine sormuş:
- Ne yazıyor burada?
Adam da bilememiş. Hocaya demiş ki:
- Yaşından başından utan çok bilirim diye kavukla gezersin sonra da bir mektup bile okuyamazsın yuh sana!
Hoca da sinirlenmiş:
- Çok biliyosan al bu kavuğu... Tak kafana. Hoca ol sen oku bakalım!
İki sarışın yolda yürürken yerde bir makyaj aynası gözlerine ilişir. İlk sarışın kapağını açar ve bakar:
- Resimdeki yüz bana çok tanıdık geldi şekerim! der.
Sıra ikinci sarışındadır, aynayı arkadaşının elinden çekistirir, bakar ve şöyle der:
- Tabii ki tanıdık gelecek aptal, bu benim!!!
Terfi edeceğini öğrenen Fransız albay, sevinçle eve gelir ve durumu karısına şaka yollu bildirir:
- Sevgilim, aybaşından itibaren bir albayla değil bir generalle yatağa gireceksin!
Karısı biraz duraksayarak cevap verir:
- Peki öyle olsun... Ama merak ettim, acaba o mu buraya gelecek yoksa ben mi onun evine gideceğim?
Temel on sekizlik oğlunu evlendiriyormuş. Çok erken değil mi diye soranlara: "Şimdi evlensin, sonra aklı başına gelir; o zaman da evlendiremem!" diyormuş.