Fıkralar

Fıkra; çeşitli ortamlarda, gülme-güldürme amaçlı anlatılan, kısa hikalerdir.

İki İngiliz asilzadesi fırsat buldukça buluşup muhabbet ederlermiş. Klasik İngiliz asilzadeleri gibi bunlar da uşaklarından vazgeçemezlermiş. Bunlardan birinin durumu o kadar kötüymüş ki mali yönden ama yine de uşağından vazgeçmiyormuş. Diğeri ise ne uzayıp ne kısalmakta dostunun içten içe çöküşüne çaresiz seyirci kalmaktaymış.

Oy ver:
loading
2.5(3 oy)

Her milletten öğrencilere ödev vermişler. Filler üzerine yazın diye... Sonra yazılanları incelemeye sıra gelmiş:

Fransız: Fillerde cinsel yaşam.

Çinli: Fil pişirmenin bin yolu.

İngiliz: Safaride fil avlama teknikleri.

Alman: Filler ve fillerin Alman Dil ve Kültürü'ne etkileri.

İranlı: Filler çarşafa nasıl sokulur?

Amerikalı: Daha büyük ve görkemli fil nasıl yetiştirilir?

Japon: Daha küçük ve daha ucuz fil nasıl yetiştirilir?

Yahudi: Filler en pahalı, en kârlı nasıl satılır?

Oy ver:
loading
4(8 oy)

Temel bel ağrısı çekiyormuş. Bir gün bu ağrıya dayanamayıp doktora gitmeye karar vermiş. Doktor bel ağrıları için Temel'e fitil vermiş ve "Bunu hergün anal yoldan al" demiş. Temel "Tamam" diyerek evine dönmüş. Evde
karısı Fadime sormuş:

- Doktor ne dedi Temel?

- Valla böyle bişey verdi.

- Eee... Ne yapacakmışsın bunu?

- Hergün anal yoldan alacakmışım.

- O ne demek ki?

- Bilmiyorum!

- Ben de bilmiyorum, doktoru arayıp öğrensene.

Temel doktoru aramış:

Oy ver:
loading
5(1 oy)

Gözleri görmeyen, bekar ve fakir bir Kayserili -nereden rast geldiyse- bir cine rastgelmiş. Cin, Kayserili'ye demiş ki:

- Benden bir dilek hakkın var... Ne istiyorsan dile, yerine getireyim!

Kayserili'yi almış bir düşünce... Zavallı gözlerinin açılmasını mı istesin?.. Evlenmek mi istesin?.. Yoksa zenginlik mi istesin?.. Bilememiş. Uzunca süre düşündükten sonra cine dönmüş ve dileğini söylemiş:

- Oğlumu, altınlarımı sayarken görmek istiyorum!...

Oy ver:
loading
4(42 oy)

Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın hergün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet; "Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun" diye düşündü ve ilan etti:

- Pazar günü saat 10'da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.

Pazar sabahı saat 10'da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı. Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu:

"Bakan yüzme bilmiyor!..."

Oy ver:
loading
3.5(21 oy)

Sayfalar