Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Eve gelince Fadime sormuş:
- Bu nedir? Soyulmuş tavşanı nasıl avladın?
Temel açıklamış:
- Sevişirken yakaladım!... Giyinmeye firsatı olmadı!...
Öğretmen derste çocuklara dönerek sorar:
- Söyleyin bakalım, kuzeyimizde karadeniz, güneyimizde akdeniz, batımızda ege denizi varsa; ben kaç yaşındayım?
Arka sıralardan bir parmak kalkar:
- Kırkdört öğretmenim!
Gerçekten de o yaşta olan öğretmen şaşırır:
- Doğru! Ama nasıl bildin?...
- Gayet kolay öğretmenim! Benim yarı manyak bir ağabeyim var. Tam yirmi iki yaşında. Onun yaşını iki ile çarpınca sizin yaşınız çıkıyor!...
Yavru kutup ayısı annesine sorar:
- Anne sen kutup ayısı mısın?
- Evet yavrum!
- Peki ben kutup ayısı mıyım?
Sonra babasının yanına gider...
- Baba sen kutup ayısı mısın?
Buradan da ablasının yanına...
- Abla sen kutup ayısı mısın?
- Evet canım!
- Eee... Ben niye üşüyorum anasını satayım!!!
Bir gece vakti; Temel işlettiği hanın kapısını bir İspanyol asilzadesi çalmış. Temel içeriden yarı uykulu seslenmiş:
- Buyurun.
Asilzade:
- Odanız var mı?
Temel:
- Birkaç kişilik yerim var. Siz kimsunuz?
- Huan Jose Santana Marquez Hoze de Santa Cruz.
- Haçan pu kadar uşağu alacak yerim yok!...
Bir gün küçük çocuğun birisi parkta bir bankın üzerinde oturmuş şekerlerini yiyormuş yaşlı adamın birisi gelmiş çocuğun yanına oturmuş:
- Bak evladım bu kadar şeker yersen bütün dişlerin dökülür, demiş.
Çocuk:
- Bak amca benim dedem 110 yaşına kadar yaşadı, demiş.
- Yaa... Deden de mi çok şeker yiyordu?
- Hayır amca! Her şeye burnunu sokmuyordu!...