Arzu ile Kamber

Bundan asırlar önce Suriye tarafında bir köyde Kamber adında fakir bir genç yaşarmış. Babası ölünce; Daraz Beyleri köyünden gelin gelmiş olan garip anası ile köyde biçare kalmışlar. Kamber babasından kalan koyunlarla, dayısının koyunlarını güdermiş. Dayısı, Kamber’i çok severmiş. Adamın üç tane kızı varmış. Adam, yeğeninin oğlu olan ve babası öldükten sonra ona emanet kalan Kamber’e koyunlarını emanet edip iş sağlamış; istediği takdirde de üç kızından biriyle evlendirmeyi vaat etmiş. Bir müddet bu işi yapan Kamber’in, annesi de vefat etmiş. Kamber artık tek başına kalıvermiş.

Kamber çok da güzel bir kara yağız delikanlıymış. Bu köyde bir de güzelliği dillere destan Arzu adında bir kız varmış. O da anadan babadan yetim, ninesi (babaannesi) ile birlikte yaşıyormuş.

Arzu, Kamber’in yakışıklılığını, Kamber de Arzu’nun güzelliğini duymuş ama karşılaşmak nasip olmamış bir süre… Arzu, Kamber’in koyunları suladığı köy çeşmesine bir gün testisini doldurmaya gitmiş ve Kamber’i çeşme başında yatarken görmüş. Testiyi doldurmuş, biraz da gürültü çıkarıp Kamber’in uyanmasını sağlamış. Kamber uyanmış fakat bir şey söyleme cesaretini kendinde bulamamış. Arzu kolundaki bileziğini çıkarıp ve çeşmenin testilik taşına koymuş ve gitmiş. Bir müddet sonra gelip bileziğin yerinde olmadığını görünce; bileziği görüp görmediğini Kamber’e şu şekilde sorar:

Ben testimi doldurdum
Doldu diye kaldırdım
Yıkılası şu pınarda
Ben bileziğimi çaldırdım.

Kamber:

Ben pınara varmadım
Elimi yüzümü yumadım
Gözüm kör olsun Arzu
Ben bileziğini bulmadım.

Aslında bileziği Kamber almıştır, bir cesaretle devam eder:

Evimizin önü suluk
Su çekerler tuluk tuluk
Bileziğini bulana gelin Arzum
Ne var acaba muştuluk

Arzu da şu cevabı verir hemen:

Evimizin önü suluk
Su çekilsin tuluk tuluk
Bileziğimi sen bulduysan Kamber ağam
Arzu kız sana muştuluk

Kamber, Arzu’nun bileziği vermiş, her gün çeşme başında buluşmaya başlamışlar. Bir müddet sonra Arzu’nun ninesi bu durumu haber almış ve Arzu’yu bu sevdadan vazgeçirmeye çalışmış. Bu arada olay Kamber’in dayısının da kulağına gitmiş. Kamber’in dayıkızları, Arzu’yu kıskanıp bir kötülük yapmak istemişler fakat akıllı, olgun bir insan olan dayı buna meydan vermemiş.

Kamber’in dayısı Kamber’e çobanlığı bıraktırmış, sonra yanına çağırıp: “Kamber oğlum eğer başın sıkışırsa maddi manevi senin her zaman destekçin ve yanında olacağım, sen bana yeğenimin emanetisin” demiş.

Kamber artık Arzu’nun sevdasından dağlarda gezer, gözü kimseleri görmez olmuş. Arzu da Kamber’e sevdasından harap olmuş. Bir gün Arzu’nun ninesi, bunların sevdasına engel olamayacağını anlayıp Arzu’ya demiş ki: “Arzu kızım, bugün Kamber’i yemeğe çağır da sizin işinizi konuşalım.” Aslında amacı Kamber’i zehirlemekmiş. Arzu sevinçle Kamber’e koşmuş, demiş ki: “Kamber ağam, ninem seni bu akşam yemeğe çağırdı, nihayet gönlü seni sevdi. Bizim sevgimize saygı gösterdi.” Arzu eve gelir ki nine çeşitli yemekler hazırlıyor, köyden birinin çırağı olan Arap da yanında… Arzu, Arap ile ninenin konuşmalarını duvarın ardından dinlemiş. Arap çok şiddetli bir zehir getirmiş. Yemeklere zehir konup, o gece Kamber zehirlenip öldürülecekmiş. Nine, Arap’a: “Arzu’yu bu Kamber’den kurtaralım sana veririm” diyormuş. Akşam Kamber sevinçle Arzu’nun evine gelmiş, bakmış ki yemekler sofraya konmuş, Arzu bir kenarda surat asmış duruyor. Kamber Arzu’ya:

Arzum yasa batmışsın
Kaşını gözünü çatmışsın
Sofraya teklif olmuyor gelin Arzum
Sen sofraya yan bakmışsın

Arzu Kamber’e:

Arzun yasa dünden battı
Kaşını gözünü çattı
Sofraya yan bakılmaz amma Kamber ağam
Domuz ninem ağu kattı

Bunu işitince Kamber bir tekmede sofrayı dağıtıp çıkıp gitmiş. Yine dağlara çıkacakken… Arzu ile son bir kez konuşmak istemiş. Gizlice buluşmuşlar…

Arzu, Kamber’den Daraz Beyleri köyündeki dayılarını da alarak kendisini kaçırmasını istemiş. Bu konuşmaları Arzu’nun ninesi de duymuş… Kamber, Daraz Beyleri köyündeki dayılarına gitmiş, onları da alarak geri dönmüş. Kamber ve dayıları döndüğü gece Arzu’nun ninesi köyün mezarlığında bir ateş yakmış. Elinde bir yağ tavası orada pişi yapmaya başlamış. Kamber ve dayıları geçerken ona ne yaptığını sorunca da yalandan ağlamaya başlayıp ve Arzu’nun öldüğünü söylemiş. Kamber buna çok üzülmüş ve dayılarına: “Dayılarım size çok eziyet oldu ama kusura bakmayın, ne yapalım bu bizim kaderimiz, siz gidin artık size ihtiyacım yok, Arzum ölmüş” demiş. Dayıları geri dönmüşler. Kamber köyde üzgün dolanırken bir de bakar ki Arzu karşısında… Arzu:

Evimizin önü badem
Çıkam dallerin ufadem (ufak ufak kırmak)
Seni Daraz beğlerine gitti derler Kamber ağam
Hani senin ile gelen Adam

Kamber:

Evimizin önünde badem
Çıkam dallerin ufadem
Daraz beğlerine gitim amma gelin Arzum
Geri döndü gelen Adam

Arzu ile Kamber kavuşmak için yeni yollar, bahaneler ararken; Arzu’nun ninesi başka bir köye haber salmış. Oradaki nüfuzlu ve zengin bir adamın oğlu ile Arzu’yu nişanlamak isteğiyle... Kim istemez Arzu kızı? Nihayet bu oğlanla Arzu nişanlanmış. Arzu ile Kamber gizlice buluşup ve plan yapmışlar; gelin alayı giderken Arzu: “Ben Kamber’in atından başka ata binmem” diyecek, giderken yolda bir fırsatını bulup beraber kaçacaklarmış…

Gelin alayı gideceği gün Arzu: “Ben Kamber’in atından başka ata binmem, benim gelin atım Kamber’in atı olacak.” diyerek ayak diremiş. Oğlan tarafı da bunu kabul etmek sorunda kalmışlar. Bu sırada Kamber hüzünlenip şu beyti söylemiş:

Altaylar doru taylar
Geçilen coşkun çaylar
Yiğit garip olursa
Nişanlısını el paylar

Arzu da bu kalabalıkta kaçışın zor olacağını düşünerek:

Vay mengiler mengiler
Çalmaz olsun çengiler
Sana yaramayan ak topukları Kamber ağam
Goy sıksın şu üzengiler.

Ve üzengiye ayağını sıkıştırır. Kamber:

Arzum gelin atında
Elleri eyer kaşında
Seni eller saracak gelin Arzum
Saçlar savrulur başımda

Dayanamayarak ağlar Arzu:

Eyer kaşına yatayım
Nasıl çalım satayım
Atımı çeken Kamber ağam
Dön de yüzüne bir bakayım

Kamber döner Arzu’ya bakar ve şöyle der:

Yel eser kum savrulur
Can başıma çevrilir
Eğil de bir yol öpeyim gelin Arzum
Şimdi yolumuz ayrılır

Arzu kalabalıktan kimseler görmeden bir öpücük vermiş Kamber’e… Kamber o anda kendinden geçmiş, gözleri yaşarmış ve içten bir ses ile şöyle demiş:

Koyun kuzudan olur
Ekmek pazıdan olur
Bunlar Allah’ın emridir gelin Arzum
Her şey yazıdan olur

Kadere rızadan sonra da şu bedduada bulunur Kamber:

Vardığın gün yârin ölsün
Ak topuklar bana kalsın
Kavuşmak mahşere kaldı Gelin Arzum
İki beden birbirini bulsun

Atın yularını salıveren Kamber, gelin kafilesinden ayrılıp yol kenarında adeta taş gibi donup kalmış.

Gelini güvey evine indirmişler. Gece olunca güvey, geleneklere uygun olarak iki rekât namaz kılmak için zifaf odasında hazır olan seccadede namaza durmuş. Güveyin namazı çok uzun sürünce, Arzu kontrol etmek için güveye hafifçe dokunmuş. Güvey yana yığılıvermiş. Arzu hemen dışarı seslenmiş: “Gelin ağalar oğlunuz öldü”. Onlar da acılarından Arzu’yu unutmuşlar… Arzu evden kaçıp, dağlara doğru koşmaya başlamış.

Arzu dağa doğru koşarken Kamber’in atının acı acı kişnediğini duymuş. Atın bulunduğu yere giden Arzu bakmış ki Kamber’i yerde cansız yatıyor. Arzu, Allah’a dua etmiş: “Allah’ım benim canımı da şuracıkta al, beni Kamber’imden ayırma” diye… Arzu’nun duası kabul olmuş... O da Kamber’ine sarılı vaziyette ölmüş.

Oy ver:
loading
4(57 oy)