Amerika

Salamon'un isleri kötü gidiyor, oturup Amerika'daki arkadaşı Mison'a mektup yazıp akıl danışıyor. Aldığı mektupta:

- Elinde ne var ne yoksa sat, Amerika'ya gel! diyormuş Mison.

Salamon neyi varsa satmış. Tek oda bir dükkânı varmış, her ihtimale karşı bu kalsın demiş. Karısı Rebecca'yı bırakıp üç beş kuruş da harçlık verip, Amerika’nın yolunu tutmuş. Aylar geçmiş Salamon'dan nihayet bir mektup gelmiş. Şöyle diyor:

Oy ver:
loading
3(10 oy)

Clinton bir gün Bağdat'a gitmiş, Saddam'ın karşısına oturmuş. Bir bakmış ki Saddam'ın koltuğunda 2 tane düğme var. "Bunlar ne?" diye sormuş. Saddam: "Bak göstereyim!" demiş. Birincisine basmış alttan bir el cıkmış; Clinton'u gıdıklamaya başlamış. Saddam gülmüş, Clinton'un düştüğü duruma. İkinci düğmeye başmış bir el çıkıp Clinton'a vurmaya başlamış. Saddam kahkahalara boğulmuş.

- Peki! demiş Clinton. Haftaya da seni bizim oraya Amerika'ya bekleriz!

Oy ver:
loading
0(0 oy)

ABD Başkanı, İngiltere Başbakanı ve Türkiye Başbakanı bir gün bir toplantıda bir araya gelmişler. Tabii, 3 lider bir arada olur da, sormaz mı gazeteciler. Önce ABD başkanına sormuşlar:

- ABD'de bir memur ne kadar parayla geçinir? Siz kaç para veriyorsunuz?

Başkan cevap vermiş:

- Valla ben memura en az 2000 dolar veririm. 1000 doları ile geçinirler. Geri kalan 1000 doları ne yaparlar, nerede harcarlar, hiç sormam.

Gazeteciler aynı soruyu İngiltere başbakanına da sormuşlar. O da cevap vermiş:

Oy ver:
loading
4(12 oy)

Amerika'da küçük bir kasabada tenha bir kulüp... Hayli çarpıcı bir sarışın bara doğru yaklaşır ve barmene doğru eğilir... Barmen hemen karşılık verir, o da eğilir barın üzerinden sarışına doğru... Sarışının hareketleri de, sesi de iç gıcıklayıcıdır... Elini uzatır, parmaklarını barmenin sakallarının içine sokarken konuşur:

- Buranın yöneticisi sen misin?

Sarışın, barmenin yüzünü iki eli ile okşarken adam yanıt verir:

- Pek sayılmam.

Kadın ellerini barmenin sakallarından saçlarına kaydırırken gene kısık sesle:

Oy ver:
loading
4(4 oy)

1950'li yıllarda Türkiye'ye birkaç Amerikalı mühendis gelmiş. Bazı imar çalışmalarına rehberlik ediyorlarmış. O zamanlar Türkiye'de yol güzergahını belirleyecek ne alet var, ne de eleman. Nafia mühendisleri bir eşeği yokuşa sürüyorlarmış, arkasından da yol işçileri şeritmetre çekip eşeğin ayak izlerine kazık çakıyormuş. Böylece yapılacak yol için istikamet belirliyorlarmış. Bu durum Amerikalı mühendislerden birinin dikkatini çekmiş. Mühendis sormuş:

- Ne yapıyorlar böyle?

Türk yetkili:

- Rampada yolun güzergahını belirliyorlar.

Mühendis:

- Nasıl yani, anlayamadım? demiş.

Oy ver:
loading
0(0 oy)

Sayfalar