İngiliz

İngiliz Kralı, vergileri çok ağırlaştırdığı bir dönemde, bir yolculuğa kılık değiştirip çıkmak zorunda kalmış. Kıyafetlerini özenle seçip, elinden geldiğince gizlenmeye çalışmış. Yolculuğun ilk gecesinde sabahlamak için yol üstündeki bir hana girmiş. Sabahı edip kahvaltıda üç yumurtalı bir omlet yedikten sonra:

- Hancı benim borcum ne kadar? diye sormuş.

Hancı:

- 15 altın! efendimiz demiş.

Kral afallamış. 15 altın çok büyük paraymış...

Oy ver:
loading
3.5(33 oy)

Bir İngiliz, bir Alman ve Temel aynı uçakta yolculuk yapıyorlarmış. Uçak İngiltere üzerinden geçerken İngiliz; "Brn ülkemi çok seviyorum... Bu yüzden elmamı ülkeme atacağım!" demiş ve elindeki elmayı kaldırıp uçaktan atmış. Uçak Almanya üzerinden geçerken Alman; "Ben de ülkemi çok seviyorum... Bu yüzden biramı ülkeme atacağım!" demiş ve elindeki bira şişesini fırlatmış uçaktan. Uçak Türkiye üzerinden geçerken Temel; "Ula pen ülkemi hiç sevmeyrum!" demiş ve çebinden bir el bombası çıkarıp uçaktan atmış.

Oy ver:
loading
3.5(14 oy)

Bir İngiliz, bir Fransız ve Temel bir otele girip oda istemişler. Resepsiyon görevlisi boş oda olmadığını söylemiş. Fakat bunlar ısrar edince; birine tavan arasındaki arılı odayı, birine orta katlarda böcek dolu bir odayı, birine de bodrum kattaki karıncalı bir odayı verebileceğini söylemiş. İngiliz tavan arasını, Fransız orta kattaki odayı, Temel de bodrum kattaki odayı seçmiş.

Oy ver:
loading
3.5(95 oy)

Temel arkeoloji profesörüdür ve Amerika'da gerçekleşecek bir arkeoloji konferansına davet edilir. Konferansta İngiliz bir profesör anlatmaya başlar:

- Biz ülkemizde yaptığımız bir kazıda yerin 25 metre altında telefon kabloları bulduk. Demek ki; bizim atalarımız yıllar önce telefon kullanmışlar.

Sonra da Amerikalı bir profesör söz alır:

- Biz ülkemizde yaptığımız bir kazıda yerin 50 metre altında telefon kabloları bulduk. Demek ki; bizim atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlar.

Söz sırası Temel'e geldiğinde; Temel başlar anlatmaya:

Oy ver:
loading
3.5(6 oy)

İki İngiliz asilzadesi fırsat buldukça buluşup muhabbet ederlermiş. Klasik İngiliz asilzadeleri gibi bunlar da uşaklarından vazgeçemezlermiş. Bunlardan birinin durumu o kadar kötüymüş ki mali yönden ama yine de uşağından vazgeçmiyormuş. Diğeri ise ne uzayıp ne kısalmakta dostunun içten içe çöküşüne çaresiz seyirci kalmaktaymış.

Oy ver:
loading
2.5(3 oy)

Sayfalar