Bir zamanlar bülbüller şarkılarını yalnız ağaçlar için söylerlermiş. Yeryüzünün süsü olan çiçeklere şarkı söylemek akıllarının ucuna bile gelmezmiş. Çiçeklerse bu duruma çok üzülürlermiş; “Ah... Ah! Şu güzel sesli, hoş nefesli bülbüller, bir güncük de olsa bizim için şarkı söyleseler ne olur sanki?” diye yakınır dururlarmış.
Çiçekler üzerlerinden geçerken yakaladıkları bir bülbüle; şarkılarını kendileri için de söylemesini için yalvarmışlar. "Sesini çok seviyoruz!" demiş çiçekler bülbüle, “Her birimiz için birer şarkı söylesene…”. Binlerce çiçeğe, binlerce defa şarkı söylemek kolay mı ki? Bülbül kıramazmış çiçekleri ama demiş ki:
- Yarın sabah, erkenden gelirim, içinizden en çok hanginizi beğenirsem onun için en güzel şarkılarımı söylerim.
Bülbül gidince kıskançlık bu ya, herkes kendinin daha güzel olduğunu iddia etmeye başlamış. Sümbül:
- İçinizde en güzel benim! Bülbül en güzel şarkılarını benim için söyleyecek!
Menekşe bu sözlere çok içerlemiş:
- Şaka mı yapıyorsun sen? Benden daha güzel olduğunu nasıl söyleyebilirsin! Şu güzelliğime bir bak! Bülbül şarkılarını benim için söyleyecektir!
Papatya da içten içe gülmeye başlamış:
- Canlarım! Sümbül ile menekşe, siz benden habersiz yaşıyorsunuz herhalde? Bahçelerin kraliçesiyim ben! Bülbül kesinlikle şarkılarını benim için söyleyecek!
Ardından, kırmızı lale, mavi küçük mine, zambak, çiğdem derken çiçeklerin hepsi başlamış tartışmaya, tartışmaların arkası kesilmemiş. Hiç birbirlerini kırmış ezeli dostlar. Geç vakitlere kadar sürmüş bu tartışma. Sürmüş sürmesine de gül bir köşede durup hiç karışmamış söze. Ağız kavgası yapmamış, dostlarıyla. Uyku vakti gelince de; herkese iyi geceler dileyip uyumuş. Sabah kalkınca, görmüş ki dostları yorgunluktan uyanamamış. Onları rahatsız etmek istememiş, bir yandan da bülbülü beklemiş… Bülbül gelmeden önce uyanmış tüm çiçekler fakat hepsinin üzerinde gece yapılan tartışmanın yorgunluğu... Hepsinin yüzleri solmuş yorgunluktan… Gül ise zamanında yatıp zamanında kalktığı için bütün güzelliğini muhafaza etmiş.
Bülbül gelmiş, çiçekleri selamlamış. Çiçekleri seçmiş, ayırmış, birer birer. Her çiçekte bir kusur bulmuş, ama güle hayran hayran bakakalmış. Bütün çiçekler bülbüle âşık olmuş; bülbül ise yalnız güle... Bülbül en güzel şarkıları güle söylemiş.
O günden bu güne bülbül, güle hep en güzel şarkıları söylermiş. Bülbül ile gül bir araya gelseler, şarkı söyleyip gülüşürlermiş. Onların muhabbetleri bütün sevenlere rehber olmuş. O zamanlardan beri sevenler sevdiklerine, muhabbetler artsın diye gül verirlermiş. Derler ki; bülbül, gülü her sabah gün doğmadan güzel şarkılarıyla uyandırırmış.