Nasreddin Hoca Fıkraları

Nasreddin Hoca karakteri kurnazlığı ve hazırcevaplığıyla meşhurdur. Ayrıca her fıkrası ayrı bir ibret kaynağı olup, çocukların zihinsel ve ahlaki yönden gelişmesi için tavsiye edilmektedir.

Aksak Timur, Hoca'nın köyüne uğrar. Köylü, padişahı layıkıyla ağırlar. Padişah da giderken bu konukseverliğe karşılık:

- Köyünüze bir fil hediyem olsun! der ve gider.

Fil bu zamanla bağ bahçe koymaz her yanı talan eder. Köylü ne yapsın? Çaresiz, padişahın hediyesi diye ses çıkaramaz. Hoca'ya, hocam perişan olduk bizi kurtar, biz bu file bir şey yapsak padişah kellemizi alır derler. Hoca:

- Benimle gelin padişaha durumu arz edeyim! der.

Oy ver:
loading
4(20 oy)

Bir gün Nasreddin hocaya bir mektup gelmiş. Mektup arapçaymış. Hoca mektubu evirmiş çevirmiş okuyamamış. Yoldan geçen birine sormuş:

- Yahu şu mektubu okuyuversene!

Adam da okuyamamış. Birkaç kişiye sormuş onlarda okuyamamış. Daha sonra birine sormuş:

- Ne yazıyor burada?

Adam da bilememiş. Hocaya demiş ki:

- Yaşından başından utan çok bilirim diye kavukla gezersin sonra da bir mektup bile okuyamazsın yuh sana!

Hoca da sinirlenmiş:

- Çok biliyosan al bu kavuğu... Tak kafana. Hoca ol sen oku bakalım!

Oy ver:
loading
4.5(14 oy)

Hocanın bir gün subaşıya işi düşer. Adam haraç ve rüşvet yiyen birisidir. Hoca fakir, ne yapsın. Bir çömleğe toprak doldurur ve üstüne bal sıvar. Gitmiş işini görmüş, ilamını almış. Ertesi gün kapısında bir adam bitmiş:

- Hoca demiş, subaşı ilamda bir kusur etmiş. Geri istiyor...

Hoca yutar mı:

- Kusura bakmasın evlat, demiş. Kusur ilamda değil çömlekteydi!...

Oy ver:
loading
3.5(22 oy)

Hoca bir gün göl kenarında karısıyla birlikte çamaşır yıkamaya gider. Tam işe başlayacakları sırada bir karga gelir ve sabunu kaptığı gibi havalanır. Karısı:

- Yetiş efendi sabunu kuş kaptı! dediyse de Hoca kılını bile kıpırdatmaz.

- Telaşlanma karıcığım! der. Baksana simsiyah olmuş zavallı, o bizden daha kirli, varsın temizlensin!...

Oy ver:
loading
4.5(20 oy)

Nasreddin Hoca Akşehir'de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıkmış. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakir. Aşçı sözü almış:

- Hocam! demiş; ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından buğusu çıkıyordu yemeğin. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Nihayet koca bir ekmeği bitirdi. Ondan fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.

Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire dönüp:

- Doğru mu bunlar? diye sormuş.

- Evet, demiş fakir adam.

- Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.

Oy ver:
loading
3(22 oy)

Sayfalar