han

Keloğlan diyardan diyara seyahat ederken yol üstünde bir handa birkaç günlüğüne konaklamaya niyetlenmiş. Keloğlan'ın fazla parası olmayınca; hancı Keloğlan'a bir başkasıyla kalacağı bir oda göstermiş. Keloğlan bakmış odada bir ranza, gitmiş ranzanın alt katına yatmış. O gece birileri gelip ranzada yatanlara bakmışlar. "Bunlardan birini dövelim!" demişler. İçerlinden biri; "Altta yatanı dövelim!" demiş. Keloğlan'ı dövmüşler. Ertesi gece yine gelip, "Altta yatanı dövelim" deyip, Keloğlan'ı dövmüşler. Ertesi gece yine... Sonraki gece yine...

Oy ver:
loading
4(150 oy)

Bir gün Hoca, yol üstü bir hana inmiş. Nuh Nebi’den mi kalmış, Kalubela’dan mı? Her ne ise… Her tarafı delik deşik olmuş; adeta çökmeye bir başı kalmış. Hoca’nın yüreğine bir korkudur düşmüş ama ne desin? Nihayet bir söz arasında:

- Yahu, bu senin tavan da ne kadar gıcırdıyor be, beşik mi mübarek? diyecek olmuş...

Ama hancı baba hiç oralı olmamış; sözü şakaya boğarak:

- Ağzını hayra aç Hoca, bu gıcırtı beşik gıcırtısı değil; tavan tahtaları Hakk Teala’ya tespih çekiyor! demiş.

Hoca’nın közü küllenir mi? Gözlerini hancının gözüne dikerek:

Oy ver:
loading
4(39 oy)

İngiliz Kralı, vergileri çok ağırlaştırdığı bir dönemde, bir yolculuğa kılık değiştirip çıkmak zorunda kalmış. Kıyafetlerini özenle seçip, elinden geldiğince gizlenmeye çalışmış. Yolculuğun ilk gecesinde sabahlamak için yol üstündeki bir hana girmiş. Sabahı edip kahvaltıda üç yumurtalı bir omlet yedikten sonra:

- Hancı benim borcum ne kadar? diye sormuş.

Hancı:

- 15 altın! efendimiz demiş.

Kral afallamış. 15 altın çok büyük paraymış...

Oy ver:
loading
3.5(33 oy)

Bir gece vakti; Temel işlettiği hanın kapısını bir İspanyol asilzadesi çalmış. Temel içeriden yarı uykulu seslenmiş:

- Buyurun.

Asilzade:

- Odanız var mı?

Temel:

- Birkaç kişilik yerim var. Siz kimsunuz?

- Huan Jose Santana Marquez Hoze de Santa Cruz.

- Haçan pu kadar uşağu alacak yerim yok!...

Oy ver:
loading
4(6 oy)