İstanbul

Adamın işi varmış; İstanbul'dan, Ankara'ya gidiyormuş. Tam uçağa binerken kulağında bir ses:

- Binme, bu uçak düşecek!

Dönmüş, bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken kara haber ulaşmış: "Uçak düştü kurtulan olmadı." Koşmuş Haydarpaşa'ya, bilet almış, tam trene binecek, aynı ses kulağında:

- Binme, bu tren raydan çıkacak!

Dönmüş, bakmış yine kimse yok, trene binmemiş, gelmiş eve, sabah gazeteyi açınca tüyleri ürpermiş:

- Tren Eskişehir'de raydan çıktı şu kadar ölü, şu kadar yaralı...

Oy ver:
loading
4(29 oy)

Fahrettin Kerim Gökay, İstanbul Belediye Başkanlığı zamanında fırınları geziyormuş. Kendisine, ağzı oldukça bozuk bir fırıncı pasta ikram etmiş. Fahrettin Bey, şöyle bir tadına bakmış ve sormuş:

- Hımmm! Çok güzelmiş, ne kattın buna?

Fırıncı gülümseyerek yanıtlamış:

- Sana koydum efendim!

Fahrettin Bey, bu söz üzerine pastadan bir lokma daha almış ve devam etmiş:

- Ben de bütün fırıncılara söyleyeyim de, bundan sonra onlar da sana koysunlar!...

Oy ver:
loading
4(10 oy)

Günün birinde İstanbul'da sarışının biri hayattan o kadar bezmiş ki; kendini boğazın soğuk sularına bırakarak hayatına son vermeye karar vermiş. Boğaziçi Köprüsü'nden geçerken arabasını durdurmuş, bariyerlere çıkmış ve titreyerek az sonra kendisini bu çekilmez hayattan kurtaracak olan sulara baka baka ağlarken... Yanına genç ve yakışıklı bir adam gelmiş. Adam sormuş:

- Sizin gibi güzel bir bayan neden intihar etmek istiyor olabilir ki?

Sarışın; çevresindeki herkesin onunla aptal diyerek alay ettiğini, sürekli aşağılandığını, artık bu duruma katlanamadığını anlatmış.

Adam ona acımış ve sarışının ellerini tutup:

Oy ver:
loading
4.5(4 oy)

İki Alman; Karl ve Hans, Türkler'in neden bu kadar rakıya düşkün olduklarını ve içerken ne hissettiklerini merak etmektedirler. Konuyu araştırmak için İstanbul'a gelirler. Bir meyhane seçerek içeri girerler. Acemice etrafa bakındıktan sonra bir masaya oturarak yan masadakilerin söylediklerinin aynısını sipariş edip başlarlar mezeler eşliğinde içmeye... İlk kadehler bittikten sonra Hans, Karl'a sorar:

- Ne hissediyorsun?

- Daha bir şey anlamadım. Devam edelim.

İkinci kadehten sonra Karl, Hans'a:

- Nasıl gidiyor. Değişiklik var mı?

Oy ver:
loading
2.5(3 oy)

Genç bir taşralı öğrenci İstanbul'a hukuk öğrenimi için gelmişti. Fakat büyük şehrin kızları aklını başından alınca, bu güzel kızlar üzerinde ihtisas yapmayı tercih etti. Öğretim yılının sonuna doğru babası oğlunu ziyarete geldi ve bu arada beraberce şehri dolaşmaya çıktılar. Bir aralık Beyazıt'ta dolaşırken geniş bir bahçeye girdiler. Karşılarındaki büyük binayı gösteren baba, oğluna sordu:

- Bu ne yavrum? Hastahane mi?

"Ben de bilmiyorum!" diye cevap veren delikanlı, o sırada yanlarından geçen bir gence dönüp sordu:

- Afedersiniz, bu ne binasıdır?

Oy ver:
loading
3.5(3 oy)

Sayfalar