kral

Bugün satranç diye bildiğimiz oyunu kurgulayan bilgin, oyunu Pers Kralı’na sunduğunda çok memnun olan kral, “Dile benden, ne dilersen” demiş. Bilgin kendisine uzatılan hazine dairesinin anahtarını elinin tersiyle itip, kraldan satranç tahtasının sol alt köşesindeki kareye bir buğday tanesi koymasını ve sonra her kareye bir önceki karenin iki katı buğday tanesi koymasını ve bu şekilde 64. kareye kadar gitmesini istemiş. “Bana bu kadar buğday verseniz yeter.” demiş. Zenginliğinden gurur duyan kral, tebessümle, bilginin alçak gönüllülüğünü övüp, vezirine “Dileği, yerine getirin” diye emir vermiş.

Oy ver:
loading
4(132 oy)

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuş, geçenleri izlemek için...

Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer gelmişler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girmişler. Pek çoğu kralı eleştirmiş: "Halkından bu kadar vergi alıyor ama yolları temiz tutamıyor" diyerek...

Oy ver:
loading
3.5(52 oy)

Lao Tzu'dan

Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. "Bu at; sadece bir at değil benim için... Bir dost... İnsan dostunu satar mı?" dermiş hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: "Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler...

Oy ver:
loading
3.5(48 oy)

Ariane, kıyılarında dalgaların kudurduğu, Naksos adasında yaşıyordu... Aşktan nasibini alamamış kederli kız Ariane, sevgilisi Theseus tarafından terkedilmişti. Bu acıyla ağlayıp sızlıyor, Theseus'a beddualar ediyordu.

Bazen kıyıda kumlar üzerine uzanıyor, kumları gözyaşları ile ıslatıyordu. Bazen de denize hakim yüksek bir kayaya çıkıyor ve Theseus'u götüren mavi geminin uzaklarda kayboluşunu tahayyül ederek, ayrılık gününü içi yanarak anıyor ve bağırıyordu:

Oy ver:
loading
4(39 oy)

Yıllar yıllar önce deniz kenarında çok güzel bir ülke varmış. Tabii ki bu masal ülkesinin bir kralı ve bir de dünyalar güzeli prensesi varmış. Prenses o kadar güzelmiş ki Kral ona bakılmasını yasaklamış. Her gün dolaşmak için saray muhafızları ile sarayın dışına çıktığında halk, eğilir ve gözlerini kapatır ya da evlerine kaçışırmış... Onu görmenin bedeli ölümle cezalanmakmış. Günlerden bir gün yine prenses dolaşmak için çıktığında; fakir bir köylü delikanlı her şeyi göze alarak başını kaldırmış ve prensesle göz göze gelmişler... O an fakir delikanlı prensese inanılmaz bir aşkla tutulmuş. Prensesin derin bakışlarının da boş olmadığını düşünmüş ve günlerce uyuyamamış.

Oy ver:
loading
3.5(24 oy)

Sayfalar