Fıkralar

Fıkra; çeşitli ortamlarda, gülme-güldürme amaçlı anlatılan, kısa hikalerdir.

Temel ava çıkmış, eli boş dönmemek için kasaptan bir tavşan almış. Eve gelince Fadime sormuş:

- Bu nedir? Soyulmuş tavşanı nasıl avladın?

Temel açıklamış:

- Sevişirken yakaladım!... Giyinmeye firsatı olmadı!...

Oy ver:
loading
4(6 oy)

Amerika'da bir ilkokulda öğretmen çocuklara evde ders alınabilecek bir hikaye yaratmalarını, ertesi gün sınıfta okuyacaklarını söylemiş. Ertesi gün çocuklar hikayelerini anlatmaya başlamış. İlk sırada küçük Suzi varmış. Başlamış anlatmaya:

- Bizim çiftliğimiz var. Bir gün babamla yumurtaları topladık, bir sepete koyduk. Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtaların hepsi kırıldı.

Öğretmen: - Güzel. Peki bu hikayeden alınacak ders nedir?

Suzi: - Bütün yumurtaları aynı sepete koyma.

Öğretmen: - Aferin çok güzel. Lily sıra sende.

Oy ver:
loading
5(6 oy)

Köyün birinde bir boğa varmış, köyde ne kadar dişi mahlukat varsa hepsine asılıyormuş. Tüm köylü illallah etmişler. Sonunda yakındaki devlet üretme çiftliğine götürmeye karar vermişler. Götürmüşler durumu anlatmışlar müdür pek memnun olmuş ve boğayı almış aradan bir zaman geçmiş ve köylüler boğayı görmeye gitmişler. Müdürle karşılaşınca müdür bunları bir haşlamış. Köylüler şaşırmışlar o azgın boğada tık yok. Nerde olduğunu sormuşlar. Yerini öğrenip yanına gitmişler. Boğa bir ağacın altında yatmış ağzında sigara keyf yapıyor.

Oy ver:
loading
5(5 oy)

Öğretmen derste çocuklara dönerek sorar:

- Söyleyin bakalım, kuzeyimizde karadeniz, güneyimizde akdeniz, batımızda ege denizi varsa; ben kaç yaşındayım?

Arka sıralardan bir parmak kalkar:

- Kırkdört öğretmenim!

Gerçekten de o yaşta olan öğretmen şaşırır:

- Doğru! Ama nasıl bildin?...

- Gayet kolay öğretmenim! Benim yarı manyak bir ağabeyim var. Tam yirmi iki yaşında. Onun yaşını iki ile çarpınca sizin yaşınız çıkıyor!...

Oy ver:
loading
4(4 oy)

Zengin Arap şeyhi, kâhyasıyla Paris'e gelmiş, sokakta geziyordu. Paris'in en büyük caddesinde yürürken sıkıştılar. Görünürde tuvalet yoktu. Şeyh daha fazla dayanamayacağını anlayınca, üstündekileri çıkarıp kâhyaya verdi. Caddenin kenarına eğildi. Oracıkta önemli gereksinimini giderdi. Tam o anda polis çıkıverdi karşılarına... Polis, şeyhe yaklaştı, hareketinin çok ayıp olduğunu, uygar bir kentin ortasında böyle bir işin yapılamıyacağını söyledi. Fransızca anlamadığını görünce, işaretle anlattı. Sonra makbuz defterini çıkardı. Yazdığı cezayı gösterdi: 100 Euro...

Oy ver:
loading
3(2 oy)

Sayfalar