üniversite

Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, utangaç bir tavırla rektör'ün bürosundan içeri girdiler. Tam bu sırada sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti... Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?

Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı... Rektörün o gün onlara ayıracak bir saniyesi bile yoktu. Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; "Bekleriz" diye mırıldandı... Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü. Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi...

Oy ver:
loading
3.5(30 oy)

Bir gün köy ahalisi, köy kahvesinde bir yandan haberleri izliyorlarmış; bir yandanda pişpirik çeviriyorarmış. Mustafa Ağabey, televizyonda Ecevit'i görmüş ve demiş ki:

- Ulan, başbakan oldu yüzümüze bakmıyor. Eskiden böylemiydi be! Etrafımda dolanırdı! Hey be... Zaman ne çabuk geçiyor!

Tabii kahvedekiler merakla sormuşlar:

- Mustafa Ağabey, sen nereden tanıyorsun başbakanı yahu?

Mustafa Ağabey istifini bozmadan cevap vermiş:

- Ulan üniversite yıllarında ağabeylik ettim ona! Az ekmeğimi yemedi! Gel gör ki şimdi bizi unutmuş baksana!

Oy ver:
loading
3.5(24 oy)

Yaşlıca, bir hanıma bir türlü teşhis konulamıyor. Kadıncağız yirmi sekiz gündür Üniversite hastanesinde yatmakta ve hiç bir sonuç yok. Belki dikkatinizi çekmiştir, üniversite hastahanelerinde garip bir hiyerarşi vardır. Profesörler başta, arkasında Doçentler, sonrasında baş asistanlar ve bir iki parlak öğrenci üçgen düzende vizitlere nerdeyse uçarak giderler. Yine böyle bir gün ve tüm kadro hastanın başında. Profesör sorar: "Radyolojik tetkikler?". Hemen filmler ışıklı panoya yerleştirilir. Sert ve kararlı bir ses:"EKG?". Derhal hocanın önüne serilir. "Eforlusu?" O da hemen açılır hocanın önüne. "Laboratuvar tetkikleri?". Her şey önceden hazırlanmıştır.

Oy ver:
loading
3(2 oy)

Üniversite son sınıf öğrencisi yazılı sınavından kalınca doğru hocasına gider:

- Siz sınıfta bırakarak hayata atılmamı önlüyor ve beni cezalandırıyorsunuz. İşin bu yanını hiç düşündünüz mü?

- Tabii düşündüm. Hocanın görevi bilgiyi ölçmek, yeterli olmayanı sınıfta bırakmak değil mi?

- İyi. O zaman size bir teklifim var. Bir soru da ben size soracağım. Doğru cevabı verirseniz, ben kötü notumu kabul edip sınavdan kalacağım. Bilemezseniz, notumu düzeltecek ve sınavı geçmemi sağlayacaksınız.

Hocanın kendine güveni tamdır, teklifi kabul eder. Ve öğrenci sorar:

Oy ver:
loading
3.5(10 oy)

Genç bir taşralı öğrenci İstanbul'a hukuk öğrenimi için gelmişti. Fakat büyük şehrin kızları aklını başından alınca, bu güzel kızlar üzerinde ihtisas yapmayı tercih etti. Öğretim yılının sonuna doğru babası oğlunu ziyarete geldi ve bu arada beraberce şehri dolaşmaya çıktılar. Bir aralık Beyazıt'ta dolaşırken geniş bir bahçeye girdiler. Karşılarındaki büyük binayı gösteren baba, oğluna sordu:

- Bu ne yavrum? Hastahane mi?

"Ben de bilmiyorum!" diye cevap veren delikanlı, o sırada yanlarından geçen bir gence dönüp sordu:

- Afedersiniz, bu ne binasıdır?

Oy ver:
loading
3.5(3 oy)

Sayfalar